28 Aralık 2010 Salı

afrika açlık

Günde 24 bin kişi ölüyor...
    1.2 milyardan fazla insan, yani dünyada yaşayan her beş kişiden biri günde 1 dolardan daha az parayla geçinmek zorunda. Sahra Çölü güneyindeki Afrika'da, nüfusun yarısı günde 1 dolardan daha az parayla yaşıyor. Gelişmekte olan ülkelerde her gün 800 milyon insan, yatağına aç giriyor. Dünyada günde ortalama 24 bin kişi açlık veya açlığa yakın nedenlerle ölüyor. Güney Asya'da her dört kişiden biri, Sahra Çölü güneyindeki Afrika'da ise her üç kişiden biri açlıkla boğuşuyor. Dünyada yaşayan her altı kişiden biri, okuma-yazma bilmiyor. Halen, yaklaşık 115 milyon çocuk okula gidemiyor.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Kayserili

Kayserili Ali'ye babası hayat dersi veriyormuş: 
  "Oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler hiçbir zaman bir şeyin fiyatının yarısından fazlasını verme." 
  Bu nasihatı hiç unutmayan Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş. Sormuş borcum nedir diye.
Terzi cevap vermiş: 

  "600 TL"
"Mümkün değil 300 den bir kuruş fazla vermem."
Terzi: 
 "Kurtarmaz abicim 400 e  ancak olur."
"Mümkün değil 200 den fazla vermem."
Terzi artık "Lanet olsun tamam 200 TL" demiş.
Bu sefer Kayserili "100 den fazla vermem." demiş. 

  Terzi artık sinirden köpürmüş ve: 
  "Para falan istemiyorum, al elbiseyi ve defol!" demiş. 
  Kayserili: 
  "Bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem 

24 Aralık 2010 Cuma

İki kere iki

Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş vururlar. 
 Görüşmeci matematikçiye sorar: 
 "İki kere iki kaç eder?" 
 Matematikçi cevap verir: 
 "Dört!" 
  Görüşmeci sorar: 
  "Kesin dört mü?" 

23 Aralık 2010 Perşembe

Deney

 
Bilim adamları 3 fare üstünde 3 ülkenin içkilerinin etkisini test ediyorlarmış. Fransız şarabı, İngiliz viskisi ve Türk rakısı. 
 Fransız şarabını içen 1nci fare küt diye düşüp bayılmış. 
 İngiliz viskisini içen 2nci fare de küt diye düşüp bayılmış. 
 Sonuncu fareye Türk rakısı içirmişler, fare biraz sallandıktan sonra dile gelip haykırmış: 
  "Heeeyt, getirin ulan o kediyi!" 

22 Aralık 2010 Çarşamba

Açlık video


açlık | izlesene.com

21 Aralık 2010 Salı

Herşey Sende Gizli


Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;


İki Heykel


Yıllarca, biri erkek biri dişi iki kahraman heykeli birbirlerine bakar durumda parkta dururlarmış, ta ki bir gün bir melek cennetten gelene kadar; 
  "Sizler iyi ve örnek birer heykel oldunuz, bu yüzden ben de size özel bir hediye vereceğim." Yarım saat için sizi canlandıracağım, siz de bu süre içinde ne isterseniz yapabileceksiniz!" demiş.
Ve melek ellerini çırpar çırpmaz heykeller canlanmış, birbirlerine biraz utanarak yaklaşmışlar, ama sonra hızla parktaki çalılıkların arkasına koşmuşlar. Kısa bir süre sonra çalılıkların arkasından kikirdeşmeler, kahkahalar duyulmuş, çalılar sallanmış. Onbeş dakika sonra, çalılıklardan çıkmışlar, ikisinin de yüzünde geniş bir tebessüm varmış. 
"Onbeş dakikaniz daha var!" demiş melek, gözlerini anlamlı anlamlı kırparak... 
Dişi heykelin yüzündeki tebessüm biraz daha yayılmış ve erkek heykele dönmüş: 
"Harika! Ama bu sefer güvercini sen tut, ben pisliyim kafasına!"

günün sözü

Her zaman doğruyu söyle; ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.
Mark Twain

20 Aralık 2010 Pazartesi

Boşanma Davası

  
Biri 95 yaşında diğeri 92 yaşında karı koca, boşanmak için hakimin karşısına çıkmış. 
  Hakim üzülmüş, "Yapmayın allah aşkına" demiş "Yetmiş küsur yıllık evlisiniz, yazık değil mi niye boşanacaksınız?" 
  "Yok Hakim Bey" demiş adam "Aslında biz çoktan boşanmaya karar verdik de çocuklar etkilenmesin diye, Ölmelerini bekledik."

günün sözü


Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.
Montaigne

sadece...

illa ki gözünün önünde mi olmam lazım beni duyman beni görmen için
o kadar gücüm yok ki benim sana ulaşmak için
illa bir fotoğraf mı olması lazım beni görmen için
biliyorum okadar gücün yok yanıma gelmeye elimden tutmaya
olsa eminim gelirdin bana uzatırdın yardım elini
beraber dua ederdik Allah a avuçlarımızı açıp
biliyor musun benim hiç giysim yok olmadı da bu güne kadar
bundan sonrada olmayacak biliyorum
karnım hiç doymadı kardeşlerim açlıktan öldü
bilinmeyen hastalıklara yakalandı arkadaşlarım onlarda gitti
sizin süpürge tohumunuz varmış oralarda
onunla karnımızı doyurmaya çalışıyoruz ama onu bulmak bile büyük bişey
aslında en çok neyi merak ediyorum biliyor musun
"çikolata" sizin oralarda çocuklar çok severmiş onu
bende tadına bakabilmeyi çok isterdim nasıl bişey acaba
çeşit çeşit yemekler yapılırmış oralarda
ben öyle bir sofrann resmini bile görmedim hayatımda
bide ne var biliyor musun
yatak nasıl onu çok merak ediyorum
duyduğuma göre çok yumşak oluyomuş onlar
uyumasıda bi başkaymış galiba onun üstünde.
şaşırıyorsundur belki bana ama inan ki çok merak ediyorum
senin nasıl biriolduğunuda merak ediyorum
saçlarını, gözlerini, ten rengini,kıyafetin var mı varsa kaç tane?
ayakkabın var mı varsa onunla rahat edebiliyor musun?
sakın kıskandım sanma bende yok diye?
ben sende olanada sevinirim mutluluk duyarım.
Bide hani belki bir gün karşılaşsak
benim kıyafetini 1 kerecik giymeme izin verir misin
bir kaç dakika ayakkabınla koşabilir miyim?
lütfen ben seni çok merak ediyorum
yazımı cevapsız bırakma
en azından yanımda olduğunu bilmek ve anlattıklarınla
giyemediklerimi giymek, yemediklerimi yemek
yaşayamadıklarımı yaşamk istiyorum
hayal ederek bile olsa...

19 Aralık 2010 Pazar

Tartı


Çok alımlı bir sarışın kucağında bir bebek ile eczaneye girmiş ve:
"Bebeği tartmak istiyorum." deyince eczacı:
"Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz." demiş. 

Kadının canı sıkılmış bu cevaba ve:
"Hay aksi şeytan!" deyip kapıya doğru yönelince eczacı:
"Ne oldu efendim?" diye sormuş.
Sarışın: 

 "Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Gidip bebeğin annesini getireyim bari..." 

17 Aralık 2010 Cuma

Yatsı Namazı (dinle)

Vakit Yatsı. Gün çoktan öldü. Güneş ışıklarını topladı. Gece hükmediyor âleme. Güneşin saltanatı bitti. Işıklar tükendi ufuklarda. Renkler ellerini çekti eşyadan. Gül soldu, gün soldu. Göğe yöneldi gözler. 

Hatırla ki, Sen de unutuşun kara gecesine yuvarlanacaksın. Bir adın kalacak geriye.

Bir mezar taşın hatırlayacak belki Seni. Belki o da unutacak. 

Şimdi gece… Sabaha çok var. Işık uzaklarda. Yokluğun gecesinde, adın bile unutulmuşken, kimden meded umarsın sor kendine? Kim Sana hayat vermişse, kurumuş kemikleri toplayıp dirilten de O elbette.


16 Aralık 2010 Perşembe

Akşam Namazı (dinle)

Vakit akşam. Gün ölmek üzere. Güneş ışıklarını topluyor eşyanın üzerinden. Kızılca kıyameti kopuyor dünyanın. Kara kefenini giyiniyor gün. Gülün rengi soluyor, eşyanın cezbesi yitiveriyor.

Hatırla ki, senin de akşamın olacak bir gün. Ömrünün ışıkları solacak. Hayatının perdesi çekilecek. Senin de kıyametin kopacak.


ANNE

ne olur dön artık
her gecenin sabahında
her batan güneşte seni bekliyorum
tamam yorulmadım beklemekten
ne kadar sürerse sürsün bekleyeceğim seni
elbet sen yorulacaksın kaçmaktan
yorulup geleceksin ve benim yanımda
benim kollarımda dinleneceksin
senin için ben ilk aşk değilim ama
benim ilk aşkımsın sen
ben ilk sana seslendim ilk sana gülümsedim
ne oldu ne değişti de bıraktın beni
sen gittiğinden beri o kadar hasretim ki sana
hiç kimse doldurmuyor yerini
sana benzemiyor kimse
sen ne kadar kaçmış olsanda benden
ben yine seni arıyorum her yerde
bir defa daha görsem dayanamaz
sarılır döner bana
Allahım lütfen diyorum çıkar karşıma
beni bırakan o ama affettim ben onu
kızmıyorum artık eskisi kadar
çünkü çok hasretim kokusuna
saçlarıma dokunsun istiyorum
bu çocukluk zamanlarım geçmeden
beni bir defa parka götürsün
elimden tutup okula bıraksın
sormam ona geçen yılların sebebini
neden beni terk ettin demem
sen bana kıydın ama ben sana kıyamam
çünki ben seni çok seviyorum

Anne ANNEM ANNECİM derim...

15 Aralık 2010 Çarşamba

İkindi Namazı (dinle)


 Vakit ikindi. Gün ihtiyarladı. Güneş solgun rengini bırakıyor güller üstüne. Zaman ırmağı ikindinin çağlayanından dökülüyor şimdi. Ayrılığı söylüyor hece hece. Hüzün renkli bulutlar sardı göğü.

Güneşin saltanatı bitmek üzere. Zevale doğru akıyor ışıklar.

Hatırla ki, sen de bir ömrün ikindisine yürüyorsun. Tenin soluyor. Gözlerinin feri çekiliyor. Yüzünü bu dünyadan çevirmeye hazırlıyorsun. Öbür kıyısındasın artık hayat nehrinin. Bundan sonra vaadi yok sana zamanın. Yokuş aşağı akıyor kalbin.


14 Aralık 2010 Salı

Öğle Namazı (dinle)


 Vakit öğle. Gün ortası. Dünya telaşındasın. İşler yoğun. Yarım kalmış ne kadar iş var! Sanki sensiz yürümüyor hiçbir şey. Sanki sen olmasan işler hep yarım kalacak, belki hiç başlamayacak.Ne kadar çok vazgeçilmezin var! Ne kadar vazgeçilmezsin!

Oysa dünya seni pek umursamıyor. Sessizce akıp gitmede sonsuz uzayda.. Telaşlarına inat uzakta bir kelebek yavaş yavaş kozasından çıkmada. Ötelerde bir insan son nefesini vermekte sessizce.. Bir bebek ilk kez gülümsemekte annesine...


13 Aralık 2010 Pazartesi

Sabah Namazı (dinle)

 Vakit seher… Ufukta günün kızıl çiçeği açmak üzere. Vaktin rahmine sabahın nutfesi düştü az önce. Gecenin toprağında saklı ışıktan tohumlar başlarını uzatıyor.Şimdi hatırla ki, sen de bir zamanlar yokluğun karanlığında yitiktin. Unutulmuşluk toprağına gömülü bir tohumdun. Kimsenin adını bilmediği, hatırını saymadığı bir yetimdin.

Hatırla ki, unutulmuşluğun toprağında Rabbin seni unutmadı. Rabbin seni sahipsiz de bırakmadı. Rabbin seni yokluk gecesinden varlığın ufkuna eriştirdi. Taze bir bahar gibi gün yüzüne çıkardı bedenini. Ete kemiğe bürüdü ruhunu.


12 Aralık 2010 Pazar

Türkiye Doğası: Böğü

Böğü

Eklembacaklı hayvanlar yeryüzünde yaşayan en büyük hayvan grubu.
Yaşayan her üç organizmadan ikisi eklem bacaklılar şubesine ait.

Türkiye doğasında da eklembacaklılar tür sayısı bakımından en geniş grup.
Tüm yaşam ortamlarında yaşayabilmeleri, değişen koşullara hızlı uyum sağlamaları, duyu organlarının çok gelişmiş olması, vücudu oluşturan dış iskeletin protein ve kitinden (çok sağlam bir madde) oluşması, dayanıklı dış iskeletin eklemlerle birbirine bağlanması, bu sayede kolay hareket edebilmesi gibi nedenler yaşam başarısının yüksek olmasının nedeni olarak sayılabilir.



10 Aralık 2010 Cuma

Paranın Gücü: Rothschild Ailesi




Özellikle 19. yüzyılda Avrupalıların aldığı birçok hayati kararın perde arkasında varlığını hissettiren bu Musevi banker aile, Osmanlı'nın yıkılmasında da etkili olmuştur. Ailenin kurucusu olan Mayer Amschel Rothschild (1744-1812), Frankfurt'un Yahudi mahallesinde (Frankfurter Judengasse) yaşayan bir bankerdi. Henüz 6 yaşında iken ailesi ile birlikte bu mahalleye yerleşmiş, çocukluğu babası Moses Amschel Bauer'in açtığı ve para değiş tokuşu, kuyumculuk ve tekstil üzerine çalışan dükkanda, ona yardımcı olarak geçmişti. Babasının ölümünden sonra Hannover'de Oppenheimer'in yanında bankacılık işlerinde çırak olarak çalışmış ve kendini kanıtlayarak onun genç ortağı durumuna gelmişti. İşte bu aşamada Rothschild soyadını alıp, [bauer almancada çiftçi demektir. asalet çağrıştıran Rothschild 'al kalkan' anlamına gelir.æ] bir banker olarak Frankfurt'taki baba ocağına dönmüştü.

9 Aralık 2010 Perşembe

BİR DERVİŞTEN NASİHATLER


              Emanete ihanet etmeyin..
              Halinizden şikayet etmeyin..
              Büyüğünüze emretmeyin..
              Boş şeylerde israr etmeyin..
             
Cahillerle sohbet etmeyin.
              Nefesinizi boşa tüketmeyin..
              İnsanları bekletmeyin. .
              Etrafınızı kirletmeyin.
              Hayatınızı mahvetmeyin. .
              Kimseye minnet etmeyin.
              İnsanları yüzüne karşı methetmeyin. .

              Kimseye küfretmeyin..
              Kötülüge meyil etmeyin..
              Malınızı boşa sarf etmeyin..
              Sırrınızı açık etmeyin..
              Her şeyi merak etmeyin..
              Suçunuzu inkar etmeyin..
             
Şerefinizi kaybetmeyin. .
              Vatanınızi terk etmeyin..

              İyiliğe niyet edin..
              Büyüklere hürmet edin..
              Sıkıntıya sabredin.
              Aza kanaat edin..
              Sözünüzde sebat edin..
              Bildiğinizle amel edin..
             
Hatanızı Kabul edin..
             
Yaramaz ise def edin..
              Varken tasarruf edin..
              Alimlerle sohbet edin..
              Nefsinizle inat edin..
              Sofranıza davet edin..
              Zararlıysa men edin..
             
Seviyorsanız ifade edin..
              Kalpleri fethedin..
             
Misafire ikram edin..
             
Muhtaca yardım edin..
              Bilseniz de istişare edin..
              Tehlikeye dikkat edin..
             
Hakkı teslim edin..
              Unutacaksanız kaydedin..
              Esirgemeyin lütfedin..
              Gariplere merhamet edin..
              Kazanmaya gayret edin..
             
Çalışanı takdir edin..
              Başarıyı tebrik edin..
              Mazereti Kabul edin..
             
Her an tevekkül edin..
              Hastaları ziyaret edin..
              Çocuğunuzu terbiye edin..
               İyiliği emredin..
               Kötülüğü terk edin..
              Herkese tebessüm edin..
              Güvenseniz de kontrol edin..

              İnanmayana ispat edin..
              Fakirleri gözetin..
             
Hayır için sarf edin..                                      


8 Aralık 2010 Çarşamba

HER İNSAN MUTLU OLAMAZ!...



Her insan mutlu olamaz...
Çünkü; gereğinden fazla özler dünü,
Hakettiğinden fazla düşünür yarını
Ve hiç haketmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü...

 
Her insan mutlu olamaz...
Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları
Hakettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri
Ve asla göremez yanıbaşındakileri..


--
 DÜŞÜNCEN KONUŞMANA,
KONUŞMAN HAREKETİNE,
HAREKETİN KADERİNE YANSIR..
GÜZEL DÜŞÜN,GÜZEL YAŞA.....

** MEVLANA **
               
{{{ ♥ GÖNÜL DOSTU ♥ }}}

7 Aralık 2010 Salı

İnsan bazen vermeli, almak için...


İnsan bazen vermeli, almak için...
Bir yürek vermeli önce, bir gönül
O yüreğe sevgi vermeli, dostluk vermeli
Umut ekmeli o sevgi, dostluğu büyütmek için
Bir hayat olmalı; iki kişinin paylaşacağı bir ömür için
Zaman vermeli, anlayış vermeli
İsteklerine gem vermeli...
Bir ömrü paylaşmak için, iki kişilik sevgi vermeli
Dürüstlük vermeli saygılarını vermeli
Bazen ödün vermeli prensiplerinden...
Bazen sıkılmalı başkası için,
İstemediği şeyleri yapmalı paylaşmak adına hayatı
Biraz da cesur olmalı adım atmak için
Verdikten sonra beklemeli, almak için
Sabırla, umutları soldurmadan beklemeli
Bekleyişin hazzını tatmalı
Vuslatı arzulayarak, özlemlere umut ekmeli
İnsan vermeli önce kendisinden
Sonradan almak için...

5 Aralık 2010 Pazar

KAN DOLAŞIMI VE SÜTÜN OLUŞUMU

Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi, 66)

Vücudun beslenmesini sağlayan temel maddeler, sindirim sistemindeki kimyasal dönüşümler sonucunda oluşur. Sindirilen bu besin maddeleri daha sonra bağırsak duvarından kan dolaşım sistemine geçerler. Kan dolaşımı sayesinde ilgili organlara sevk edilmiş olurlar.

Bakteriler Kokluyor!

Bakteriler Kokluyor!

Bilim ve Teknik Eylül 2010 / Özlem İkinci

 

Bakteriler yeryüzündeki çoğu kötü kokunun sebebi olarak bilinir

Fakat bilim insanları şimdi bu en basit yaşam formunun aslında koku duyusuna sahip olduğunu ortaya çıkardı. Newcastle Üniversitesi'ndeki bir deniz mikrobiyoloğu ve ekibi bakterilerin havadaki koku oluşturan kimyasalları, örneğin amonyağı algılayabilen moleküler bir burunları olduğunu keşfetti. Biotechnology dergisinde yayımlanan çalışmada, bakterilerin çevredeki diğer rakip bakteriler tarafından üretilen havadaki uçucu kimyasalları nasıl hissettikleri ve kokularını nasıl alabildikleri gösterildi.

 

Araştırma, bakterilerin bu kokuya biyofilm üreterek tepki verdiğini de gösterdi

Çalışmanın yürütücüsü Newcastle Üniversitesi'nin Dove Deniz Laboratuvarı'ndan Dr. Reindert Nijland'ın araştırması, aynı zamanda bakterilerin bu kokuya biyofilm üreterek tepki verdiğini de gösterdi. Biyofilm, kalp kapakçığı, yapay kalça ve hatta göğüs implantları gibi tıbbi implantlarda en önemli enfeksiyon nedenidir. Aynı zamanda biyokirlilik olarak bilinir ve gemileri yavaşlatması ve yakıt israfına yol açması nedeniyle deniz taşımacılığında her yıl milyonlarca dolarlık maliyete neden olur. 

Bakterilerdeki, kokuyu algılayan "burnu" ya da "algılayıcısı" tanımlanamadı

Dr. Nijland elde ettikleri bulguların, biyofilmlerin nasıl oluştuğuna ve insanlığın yararına kullanılabilir hale gelmeleri için ne yapılması gerektiğini anlamaya yardımcı olabileceğini, bir sonraki adımın ise bakterilerdeki, kokuyu algılayan "burnun" ya da "algılayıcının" tanımlanması olacağını söylüyor.

 

Bakteriler beş duyudan dördüne sahip

Bu son keşif bakterilerin beş duyudan dördüne sahip;

— Işığa reaksiyon verme-görme,

— Temasa bağlı gen anlatımı-dokunma

— Çevredeki kimyasallara ve toksinlere doğrudan temas yoluyla tepki gösterme-tatma

— Havadaki kimyasallara tepki gösterme-koklama) olduğunu gösteriyor.

 

Amonyak, bakterilerin çoğalması için önemli bir besin

Nitrojenin en basit kaynaklarından olan amonyak, bakterilerin çoğalması için de önemli bir besin. Araştırma ekibi toprakta yaygın olarak bulunan rakip iki bakteriyi (Bacillus subtilis ve B. licheniformus) kullanarak, her iki türün de havadaki amonyağa tepki olarak biyofilm oluşturduğunu ve iki bakteri kolonisi arasındaki mesafe arttıkça bu tepkinin de azaldığını tespit etti.

 

Bakterilerin, iletişim biçimlerinin bilinmesi, aramızdaki savaşı kazanmada önemli

Dove Deniz Laboratuvarı'ndan projenin danışmanı Prof. Grant Burgess, bu çeşit bir tepki hareketinin tetikleyicisini anlamanın çok büyük önem taşıdığını söylüyor. Koku duyusunun maya ve cıvık mantarlar gibi birçok organizmada gözlendiğini, fakat kendi çalışmalarının ilk defa basit bakterilerde koku duyusunun varlığını gösterdiğini ekliyor. Bunun henüz yeni bir gözlem olduğuna ve hâlâ yapılması gereken çok şey olduğuna dikkat çekiliyor. Fakat karmaşık bakterilerin birbirleriyle iletişim kurmak için kullandığı yolların sayısının nasıl arttığını göstermesi açısından da önemli bir adım olduğunu söylüyor Prof. Burgess. Bakteriyel enfeksiyonların her yıl milyonlarca insanı öldürdüğünü ve bakteri düşmanlarımızın birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını keşfetmenin, aramızdaki savaşı kazanmada önemli bir adım olduğunu belirten Prof. Burgess, bu araştırmanın bugüne kadar bakterilerin iletişim biçimlerinin bilinmeyen yönleri için ipucu verdiğini söylüyor.


Hazırlayanlar :  merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com

Kaynak : Bilim ve Teknik -TÜBİTAK / Eylül 2010 "Haberler"dan alınmıştır. Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.

Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.

Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delete" tuşuyla yok etmeyin.


 


Piri Reis, Kolomb'un tayfasıyla neler konuştu?


Piri Reis, kendi dünya haritasını çizerken Kristof Kolomb'un haritasından da faydalanır. Ama bunun da ötesinde Piri Reis, Cenovalı kaşifin maceralarını 'birinci ağızdan' dinleme fırsatını bulur!

Popüler TARİH / Ocak 2002 / Buğra TokatlI

Ünlü şeyhülislam ve ta­rihçi İbn Kemal, Geli­bolu'dan söz ederken şunları söyler:
"Gelibolu'da doğan ço­cuklar timsah gibi su içinde bü­yürler. Beşikleri ecel tekneleridir. Sabah ve akşam gemilerin sesle­riyle uyurlar."

Gelibolu, Piri Reis'in de memleketidir
Bugün, 'Piri Reis' adının he­men herkes tarafından bilinmesi­ni sağlayan, çizdiği iki dünya ha­ritasıdır. Bunlardan birincisi, 1513 yılında yapılmış ve 1517'de Mısır'da Yavuz'a sunulmuştur.


3 Aralık 2010 Cuma

Neden hep küre şeklinde köpükler oluşuyor




Köpük yapan oyuncaklarda hep küre şeklinde köpükler oluşuyor.

Bunun nedeni üflediğimiz kısmın dairesel olması mı yoksa

daima küresel şekilde köpükler mi elde ederiz?


Bunu cevaplamanın en iyi yolu deney yapmak. Dikdörtgen, üçgen, çember gibi değişik şekillere sokabileceğiniz bir teli basit bir baloncuk üfleme aleti olarak kullanabilirsiniz. Alet hangi şekilde olursa olsun çıkan baloncukların küre şeklini aldığını görebilirsiniz.

Oluşan baloncuk, yüzey enerjisini en aza indirme eğilimindedir ve bu ancak balonun mümkün olan en küçük yüzey alanına sahip şekli almasıyla sağlanır. Küre, balonun içindeki hava hacmi için olabilecek en küçük yüzey alanını sağladığı için de tüm baloncuklar küre şeklini alır.

Sıvının havayla temas ettiği bölge deri gibi gerilmiş bir yüzeyden oluşur. Yüzey gerilimi denen bu gerginlik dengelenmemiş kohezyon kuvvetinden kaynaklanmaktadır. Bir maddenin atomları arasındaki çekme kuvveti olarak tanımlanan kohezyon kuvveti, katılardaki kadar kuvvetli olmasa da sıvı atomları arasında da vardır. Örneğin bir kap sıvının iç kısmında yer alan bir atom, etrafındaki diğer sıvı atomları tarafından her yöne çekilse de yüzeydeki atomlar sadece aşağısında bulunan sıvı atomları tarafından çekilir. Havayla temas ettiği üst kısımda hava moleküllerinin uyguladığı çekme kuvveti ihmal edilecek kadar az olduğu için yüzeyde kuvvet dengesizliği söz konusudur. Bu nedenle yüzey gerilerek bu dengesizliği örtbas etmeye çalışır.


Yer çekimi alanındaki bir topun değişik yüksekliklerde değişik potansiyel enerjiye sahip olması gibi yüzey atomlarının sayısı ve konumları da potansiyel enerji değerini belirler. Termodinamiğin ikinci kanunu gereği tüm cisimler denge konumuna potansiyel enerjinin minimum olduğu durumda gelir. Bu bir kap sıvı, bir su damlacığı, köpükten bir balon için de geçerli. Daha az atomun yüzeyde konumlanmasına olanak vererek yüzey alanını en aza indirgeyen şekil küre şekli olduğu için boşlukta asılı küçük bir sıvı taneciği küre şeklindedir. Aynı sebepten ötürü üflediğiniz köpük de küre şeklini alır. Şimdi su damlacığı damla şeklinde, küre şeklinde değil ki diyebilirsiniz. Aslında yerçekimi kuvveti ve hava direncinin olmadığı bir ortamda küre şeklini alacaktır. Ancak, yer çekimi etkisi altında aşağı doğru çekilip uzadığı ve hava direnci sebebiyle de alt kısmı yassılaştığı için üstte ince alta basık bir damlacık şeklindedir. Köpükten baloncuklar ise içi havayla dolu oldukları için yer çekimi ve hava direnci etkisi birbirini yok eder ve mükemmel bir küre görünümünü korur.

Dr. Zeynep Ünalan


alıntı.


Hazırlayanlar :  merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com

Kaynak : Bilim ve Teknik -TÜBİTAK / Eylül 2010 "Merak ettikleriniz"den alınmıştır.

Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.

Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.

Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delete" tuşuyla yok etmeyin.